The Square : Sıradaki Gelsin 3 yıldır ayakta olan Mısır halkının hikayesi bize ne anlatmalı? Bir makalenin, araştırmanın, kitabın konusu...
The Square : Sıradaki Gelsin |
‘Meydan’, sokağın gücünü, isteğini, zaaflarını, sınırsızlığını, acısını, haklılığını son derece etkili bir şekilde perdeye getiriyor. Kamera, Mısırlı aktivistlerin arasından ayrılmıyor. Sokağa çıkmaktan asla vazgeçmeyen ve insanlara bunun bir hak olduğunu anlatmaktan yorulmayan Ahmed Hassan, Müslüman Kardeşler üyesi olan ama bağlı olduğu topluluğu sorgulayan, gerektiğinde karşı çıkan Magdy, tanınmış bir oyuncu Khalid Abdalla ve devrimin şarkılarını seslendiren Ramy Essam… Hepsi, uzaktan gördüğümüz Mısır’ın içine girmemizi sağlayan ‘gerçek’ karakterleri. Saat başına yetiştirilmeye çalışılan seçim, savaş, çatışma haberlerinin, televizyona çıkmak için çırpınan adamların anlamsız analizlerinin ötesinde Mısır’a, Tahrir’e, direnişe içeriden bakma fırsatı veriyor ‘Meydan’.
Görüntüler de yaşananlar da tanıdık geliyor. Meydanda bir araya gelen birbirinden farklı topluluklar, dağıtılan çadırlar, insan hayatını hiçe sayan devlet otoritesi, duvar yazılarına yansıyan mizah ve acı, askeri araçların altında yaralanan ve öldürülenler, yalan söyleyen ve dini siyasete alet eden politikacılar, halkı bölmeyi, farklılıkları vurgulayarak insanları birbirine düşman etmeyi amaçlayan kirli oyunlar… Tüm bunların tanıdıklığından daha da önemlisi Meydan’ın bunu gösterme biçimi. Öyle ki, film hem iktidarı hem de sokağı konumlandırırken politik hamlelerin, iktidar baskısının ve özgürlük arzusunun tarih boyunca hiç değişmediğini vurguluyor; hak ve özgürlükler meselesini hem yatay düzlemde ele alıyor ve böylece güncel boyutunu tartışıyor hem de tarihsel unsurları öne çıkararak zamansal çerçeveyi reddediyor.
Mısır’da son 3 yılda yaşanan süreç birçok açıdan benzersiz olduğu kadar (Tunus’tan Brezilya’ya, Türkiye’den Ukranya’ya dünyanın birçok yerinde meydana gelen Occupy hareketleri, devrimler, halk ayaklanmaları birbiriyle yakından ilişkili elbette ama sürecin uzunluğu ve ateşin hiç dinmemesi açısından Mısır’ın farkı ortada) bütün direnişleri okumak için belki de en doğru adres. Ve ‘Meydan’ da bunu etkili bir şekilde işliyor. Film boyunca, Mısır’da 25 Ocak 2011’de patlayan toplumsal enerjinin devrime dönüşmesini ve büyümesini izlerken, iktidarların ikiyüzlülüğü ve gücün onu kullanandan bağımsız olduğu gerçeği de apaçık önümüzde duruyor. Mısır halkı Mübarek’i devirdikten sonra haklı mücadelesini havai fişeklerle kutluyor. Ancak, yerine Ordu geldiğinde bir şeyin değişmediği ortaya çıkıyor ve sonrasında Müslüman Kardeşler ile ordunun anlaşması ve en sonunda Mursi’nin başa gelmesi aslında Mısırlıların haklılığını gösteriyor. Halk kim gelirse Tahrir Meydan’ına çıkarak haykırmaktan vazgeçmiyor. İktidarlar değişiyor ama sistemde en küçük bir düzelme olmuyor. Ve Mısırlılar özgürce haklarına sahip çıkmak için her defasında sokağa çıkıyor. Halkı ezmek isteyen iktidar da farklılıkları, özellikle dini kullanarak sokağın gücünü azaltmaya çalışıyor. İşte, ‘Meydan’ tam burada ‘vazgeçmeme’ durumuna odaklanıyor. Hem kamerasıyla hem de kahramanlarının ağzından çıkan cümlelerle sistemi değiştirecek şeyin sokak/meydan olduğunu zarifçe dile getiriyor. Slogan atmadan, son derece şık bir şekilde.
The Square : Sıradaki Gelsin |
Çok basit. Basit ama anlaşılmamakta ısrar edilen, iktidarların en çok korktuğu şey: Sokak. Sokak, özgürlük, hak ve gerçek anlamına geliyor çünkü. Hayatları sömüren, ezen, yok eden yönetim ve sistemlere karşı ‘’artık yeter!’’ diyen direnişlerin içinden çıkıyor ’Meydan’. Meseleyi Mısır’ın dışına taşırdığı, Tahrir’i dünyanın merkezi yaptığı için kolay kolay unutulmayacak bir belgesel. Filmi en güzel Ahmed Hassan anlatıyor, Mursi de devrildikten sonra kameraya bakıyor ve gülümsüyor:
‘’Sıradaki gelsin.’’
Hasan Cömert